Burak Derneği'nin Kudüs Yaz Okulu programı kapsamında derneğin youtube kanalında canlı olarak verilen derslerin üçüncüsünde Doç. Dr. Eldar Hasanoğlu hoca "Yahudilik ve Hıristiyanlık İnancında Kudüs" konusunu izleyicilere anlattı.

PROGRAMDAN BAZI SATIR BAŞLARI

Kronolojik olarak Yahudilik ve Hristiyanlık dinler tarihi açısından İslamiyetten daha önce gelir fakat Yahudiliği ve Hristiyanlığı da İslamın bozulmuş bir yönü olarak biliyoruz. İslamiyet Hz. Adem’in de getirdiği doktrinlerdi. Fakat sonradan insanlar yoldan saptılar. Bu anlamda Kudüs özel bir yer. Günümüzde Yahudiler, Hristiyanlar ve Müslümanlar… Yaklaşık 4 milyar insanın kutsal bildiği bir şehirdir. Bu anlamda tarihine baktığımızda Kudüs’ün yaşadığı bugünkü sıkıntılar bu konumundan kaynaklanmaktadır.

Doğru başlığımız Yahudilik ve Hıristiyanlıkta Kudüs değil İslamiyet öncesi başlığıdır. Bizim İslami kaynaklarda yeryüzünde yapılan ilk mabedin Kabe olduğu, ikinci mabedin ise Kudüs’te bulunduğu Hadislerimizde geçmektedir. Hıristiyan kaynaklarına baktığımızda kutsal kafatası Kıyamet kilisesi oradadır. Onlara göre Hz. Adem büyük bir hata işlemiştir ve ondan sonra gelen insanlara da bu durum sirayet etmiştir. Hz. Adem’in işlediği asli günahı Hz. İsa kanıyla ödemiştir demektedirler. Hristiyan inancına göre Hz. Adem Kudüs’te bulunmuş ve yaşamıştır. Yahudilikten önce de Kudüs peygamberlerin yeridir.

KUDÜS’ÜN KUTSALLIĞI YAHUDİLİKLE DEĞİL

HZ. ÂDEM İLE BAŞLAMIŞTIR.

Yahudiler için Kudüs’ün hem siyasi hemde kutsallık yönü vardır. Yahudilik kendisini etnik olarak Hz. İbrahim ile başlatıyor. Bu anlamda Hz. İbrahim kutsal bir figürdür. Bir başlatıcıdır. Yahudi kaynaklara göre Kudüs’e Yeruşalim adını veren Hz. İbrahim ile melkizediktir. Yahudilerden önce de Kudüs’ün kutsallığı mevcuttu. Kudüs’ün kutsallığı Yahudilikle başladı sözü doğru değildir. Hatta Kudüs Yahudilik için sonradan kutsallaşmıştır. Daha önce sıradan bir şehir olarak görülmekteydi. Vad edilmiş topraklar düşüncesi var. Hz. İbrahim’in dolaştığı yerler Allah tarafından Hz. İbrahim’e ve onun soyundan gelenlere vermiştir. Orası da Nil ile Fırat arasındaki bölgedir. Yani Arz-ı mevud. İsrailoğulları Filistin topraklarına Hz. Yuşa döneminde girebiliyorlar. Hz. Musa onlara Filistine girip savaşalım dediğinde karşı çıkıyorlar ve sonra lanetleniyorlar. 40 yıllık bir çöl süreci başlıyor. O çölde doğan jenerasyon Hz. Yuşa döneminde Kudüs’e girebiliyorlar. O döneme kadar kudüs kutsal bir şehir değildi. Onlar için el-halil şehri kutsaldı. İsrailoğullarının ataları el halil şehrinde gömülmüştür. İsrailoğullarının Yebus (Kudüs) şehrine herhangi bir meyilinin olduğu görülmemektedir.

Hz. Davut zamanında İsrailoğulları birleşik krallık sistemine geçtiler. Hz. Davut böylece yeni bir başkent seçmek istemiştir. El-halil olamazdı yeni başkent. 12 kabile bir arada barış içinde bulunsun diye Hz. Davut çözüm olarak Yebus (Kudüs) şehrini ele geçirip orayı başkent yapmayı seçmiştir. Fethedilen yer siyon tepelerinin olduğu yerdir. Şehri aldıktan sonra orada kendine bir saray yaptırıyor ve en kutsal eşya olan ahit sandığını kurduğu yeni başkente getirmek istedi. Fakat ahit sandığını ilk başta Kudüs’e getirmeyip başka yerde tutuyor. Yahudilere göre Hz. Davut kendine saray yapınca onlara göre tanrıları da kendisinden bir mabet istiyor. İşte o yer Harem-i Şerif’in bulunduğu yerdir. Mabedin inşatına başlanıldı fakat Hz. Süleyman döneminde tamamlanıyor. Mabedin tam olarak yeri bilinmemektedir ama Harem-i Şerif içerisinde olduğu biliniyor. Hz. Ömer Kudüs’ü fethettiğinde patrik sofranyusa mabedin yeri neresi diye soruyor. Patrik ilk başlarda başka yerler gösteriyor fakat Hz. Ömer, Resulullah’tan anlattıklarından doğru olmadığın anlıyor ve yeri tespit ediyor.  Yahudiler, Harem-i Şerif bölgesine girilmesinin haram olduğunu kabul ederler. Bu durum günümüzde de geçerlidir. Ama günümüzde çok etkisinin olmadığını görüyoruz. Askerler harem-i şerife saldırılar dahi yapmaktadırlar.

Yahudiler, muallak taşını yeryüzünün orada başlatıldığını düşünürler. Hz. İbrahim’in oğlu İshak’ı da bu kayanın üzerinde kurban etmeye çalıştığını söylemektedirler. Yine onlara göre tanrı Kudüs’te yaşamaktadır. İslam kaynaklarına göre Kudüs, kıyametin oradan başlanacağı bildirilir.

Sonraki dönemde ise durum değişmiştir. Yahudiler iki bin yıl boyunca her yıl her gün Kudüs’ü unutmadı ve dualarında yer verdiler. İki bin yıl sonra 1948’de devletlerini kurdular. Yahudi din uleması Talmud’a göre İsrailoğullarının mesih geldiğinde kuracağı bir devlette yaşayacaklarını şart koşuyor. Anti Siyonist Yahudiler buna dayanarak İsrail devletini kabul etmezler. Fakat tarihi bir realite var ki Yahudiler kudüsle bağlarını hiçbir zaman koparmadılar. Günlük ve yıllık ibadetlerinde Kudüs bilincini kendi çocuklarına işlemişlerdir.

Yeruşalim barış şehridir onlara göre. Tarihe baktığımızda kudüs barış dönemini sadece Müslümanların hakimiyeti altındayken görmüştür. Haçlılar şehre saldırdığında kan su gibi akıyordu. Sokaklardan kan seli akıyordu. Ama Selahaddin Eyyübi şehri aldıktan sonra kan dökmemiştir. Yahudilerin en önemli figürü olan belkizadik barış şehri ismini koymuş fakat o barış şehri sadece Müslümanlar döneminde olmuştur.

Dersin 1 saati geçmesi üzerine sohbetin Hristiyanlara göre Kudüs bölümü başka bir derse ertelenmiştir.

Yorum Yapın

Cemil için bir cevap yazın Cevabı iptal et

Yapılan Yorumlar
Şeyma
yeni yeni şeyler öğrendik bu akşam. Çok teşekkürler. Rabbim razı olsun emeği geçenlerden
Cemil
Çok güzel bir dersti. Allah hocamızdan razı olsun. Fakat Hıristiyanlık'te Kudüs bölümü yetişmedi. O bölümü de ayrıca dinlemek isteriz.