Burak Derneği'nin youtube üzerinden canlı olarak 9 haftalık "Kudüs Yaz Okulu" programının 5. Dersinde Prof. Dr. Berdal Aras, "Bitmeyen İhanet: Emperyalizmin Gölgesinde Kudüs ve Uluslararası Hukuk" başlığıyla katılımcılara hitap etti.

SOHBETTEN NOTLAR

Filistin bölgesi 1917’de İngilizler tarafından işgale uğradı. İşgalden önce 1917’nin sonlarına doğru meşhur Balfour Deklarasyonu yayınlandı ve Filistin’de bir Yahudi yurdu oluşturulacaktır ve bununla birlikte orada yaşayan halkların tüm hakları garanti altına alınacaktır. O tarihte Filistin’de yaşayan nüfusun yüzde 90’ı Araptı. Britanya niye burayı sömürgeleştirmedi de manda yönetimi kurduğu sorgulanmalıdır. Sömürge olmadı çünkü sömürge altındaki halklar bağımsızlık isteyebilirler.

Manda rejimlerine baktığımızda milletler cemiyetinin sözleşmesinin 22. Maddesinde Osmanlının terk ettiği coğrafyalardaki Arap çoğunluk buralarda zaman içinde kendi kendini yönetecekleri zaman diye ibare geçmektedir. Filistin’e manda rejiminin kabul edildiği bir belge ortaya kondu. Yahudi göçü teşvik edilecek, vatandaşlık ve her türlü imtiyaz verilecektir. Gelenlerin toprak elde etmesi için İngilizler bunlara yardımcı olacaktır denilmiştir. Araplar bu karara tepki gösterdiler ve 1922’de başlayan manda yönetimle sürekli mücadele etmiştir. Toprak satışı bu noktada çok az olmuştur.

Kudüs’le alakalı özel bir hüküm yok. Kutsal yerler korunacaktır denilmiştir. 1920 ve 30’lu yıllarda büyük bir endişe olmuştur Araplarda. İngilizlerle işbirliği yapmadılar. İngilizler buna karşı Yahudileri desteklemiş ve teşvik etmiştir. Yahudi ajansı kurulmuştur. Bu süreç tamamen sorunlu bir süreçti. Çok sayıda Arap ayaklanması olmuştur. Bu ayaklanmalarda binlerce Filistinli yaşamını yitirmiştir. İngilizler çok sert tedbirler almıştır.

2 .dünya savaşına yaklaşıldığında Yahudi göçünün kısıtlanması kararı alındı. İngilizler bu göçü 75 binle sınırlamaya karar verdi. 10 yıl sonra Filistin’de bir Arap devleti kurulacağı rapor edildi İngilizlerce. Fakat 2. Dünya savaşından sonra bunların hepsi unutuldu. Bu süreçte Yahudiler İngilizleri de hedef almaya başladılar. Savaştan sonra İngiltere bölgeden çekilmeye karar verdi. Bu arada Abd, ingiltereyi eleştirmeye başladı hani sen Yahudileri destekleyecektin diye. İşin ilginç yanı Amerikalılar bu Yahudileri almak istemedi. İngiltere 1947’de Filistin meselesini BM’ye getirdi. Amacı bölgeyi taksim etmekti. Çoğunluk yine Araplarındı ve devleti onların kurması gerekiyordu. Genel kurula getirildiğinde oylama 2 kez ertelendi çünkü Yahudilerin istediği çoğunluk sağlanamadı. En son 27 Kasım 1947’de istenilen çoğunluğu elde ettiler ve böylece Filistin taksim edilmiş oldu. Oysa BM Genel Kurulu devlet kuramaz. Araplarin sanayilerinin yüzde 47’sinin bulunduğu bölgeler Yahudilere verildi. Oylamadan önce abd ve Siyonistler pek çok ülkeye baskı kurdular. Bazıları oylarını değiştirmek zorunda kaldılar. Filipinler, Haiti gibi ülkeler hayır oyu verecekken olumlu oy verdiler. Fransa bile çekimser kalacakken olumlu oy verdi. Taksim planı tamamen yasa dışıdır, ahlak dışıdır, sömürgeciliğe geri dönüştür, büyük bir mağduriyet üretilmiş ve Ortadoğu bölgesi çatışma bölgesi haline getirildi. 15 Mayıs itibariyle İngiltere çekilmiş ve İsrail devleti kurulmuş oldu. Devlet kurulunca savaş başladı.

Araplar İsrail devletine saldırdı deniliyor bu doğru değil. Siyonistler bulundukları bölgelerdeki Filistinlilerin yaşadığı köylere saldırdılar, katliamlar yaptılar. Arap ülkelerindeki en güçlüsü Ürdün’dü ve işbirlikleri vardı İsraillilerle. İsrail taksim planı dışında kalan bölgelerin de önemli kısmını ele geçirdi Arap-İsrail savaşında. İsrail o zamanda da uluslararası hukuka aykırı davrandı.

İsrail’in Batı Kudüs’ü ele geçirmesiyle fiziki yapıyı değiştirmeye çalıştı. Bakanlıkları, yüksek mahkemeleri oraya getirme gibi işlerle işgali genişletti. İsrail kendini savunmak adına Ürdün, doğu Kudüs’ü ele geçirdi diyerek Batı kudüs’teki işgaline haklılık katmaya çalıştı. 1967’ye kadar BM’nin İsrail’in işgallerini engelleyecek hiçbir karar almadı. Baskı kurmadı. BM’nin o tarihe kadar aldığı kararlara baktığımızda Filistinli mültecilerle ilgili kararları var. Mülteci sorunu var dedi sadece.

İsrail, kendi meşru müdafaa hakkını kullandığı argümanını kullandı. Bir başka argüman uluslararası savaş hukukuna göre bir devlet başka bir devletin topraklarını askeri yolla ele geçiremez. Buna karşı İsrail, o topraklarda devlet yok Ürdün işgalcidir argümanını kullandı. İsrail’in Kudüs’teki varlığı muhalif işgal statüsündedir. Uluslararası hukuka göre oranın demografik yapısını değiştiremez, topraklara ve arsalara el koyamaz, tarlalara el koyamaz, insanları kaçıramaz, su kaynaklarına el koyamaz, duvar inşa edemez, başkalarının topraklarını gaspedemez uluslararası hukuka göre. Ama hepsini yaptı.

1980’de İsrail bir yasa çıkardı. Birleşik Kudüs İsrailin ebedi başkentidir denildi. Yani doğusuyla batısıyla tüm Kudüs. BM, bu karara itiraz etti ve İsrail bu karardan vazgeçmelidir dedi. Abd bu konuda çekimser oy verdi. Sessiz kalarak destek vermiştir.

Yorum Yapın

Yapılan Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış