
Hira yolundayım.. Gece saat 03.00..
Yürüyordum ve kimse yok diyordum ki bir miyavlama işittim.. Hira: içi daralanlar, yalnız kalmak isteyenler için bir sığınaktı gibiydi..
– “Burası ıssız, sessizdir. Bu saate seni buralara getiren sebep nedir?” diyerek yanaştım yanına.
– “Canım peygamberime dahi kastetmeye çalışan bir topluluk düşün.. kinleri hiç bitmeyen bir ırk. Tavaftan çıkıp da soluklanayım istedim. Bir de ne göreyim: Zalimin zulüm ateşine benzin olan markalar. Tavaftan çıkıp da buralarda sıraya giren hacılar...”
Yutkundu.. sustu..
Bense ümmet adına utandım..
Utancım yüzümü kızartırken devam etti:
– “Zalime meyletmeyin diyen Rabbimizin evinde, Kâbe'de bunlar oluyorken, sen söyle yüreğim nerede teskin olur?”
Sırtı dönüktü bana.
Sanırım çok kırdık güvenini.
Benden de zalime meyil kokusu gelir de iyice çekilir Hiraya diye dönmedi yüzünü bana..
Aslında sadece bana değil, sana! bana! bize! ümmete!
Hanzala misali döndü sırtını ümmete.
Haklıydı sırtını dönmekle..
Ve kedi yine haklıydı..