#KudüsSeferberliği projemiz kapsamında Amasya'dan Seher Beyazkuş Filistin edebiyatına katkı sağlamak amacıyla yeni bir formatta yazılar için kalemini/klavyesini kuşandı.
Kediler üzerinden birebir yaşadığı zihinsel diyalogları edebi metne çeviren Seher Beyazkuş, yazılarında düşündürücü mesajlar veriyor. O yazıları güncelleyerek bu sayfamızdan takip edebileceksiniz.
Nasıl da sevinçliydi. Ama bu sevincinde farklı bir heyecan saklıydı sanki :)
"-Önünde çok az bir para olmasına rağmen neden bu kadar sevinçlisin?" diye sordum .
"-Kudüs'e gitmek için ilk paramı kazandımmmm!" Bir dakika ... Kudüs'e gitmek mi? Şuncacık parayla mı!
"-Ama bu çok az bir miktar, şimdiden bunun bin katını bile biriktirsen yıllarca gidemezsin ki.." dedim. Dedim demesine ama sanırım hayatımın en büyük derslerinden birini de bu kediden almıştım.
"-Kudüs'e neyle gidilir biliyor musun" diye sordu bana.. cevabı çok basit ve netti zaten(!)
"-E tabiki parayla.. On binlerce hemde."
"-Hm.. demekki Kudüs bilinci olup da Kudüse gidemeyen ümmetin yarısı bu yüzden gidemiyor, kavuşamıyor O kutlu beldeye..."
"-Nasıl yani ?" dedim.
"-Kudüse parayla değil niyetle gidilir . Sağlam bir niyet alınır ve Allah, nasip edeceği zaman bir de bakmışsın, Kudüs'te, Aksâ'da namaz saflarından bir saftasın:) "
Ama bu nasıl olurdu ki ? Para olmadan bir yere gidebilmek .. Hem de çok para gereken bir yer..
Ben zihnimde bu konuyu tartışırken kedi devam etti:
"-Daha önce iki defa gittim, hem de hiç param yokken. O kadar çok istiyordum ki.. niyetimi alıp, koyuldum yola. Ama boş boş beklemedim tabi :) ben zeytinyağı olana dek kandillerine damla damla yağ gönderdim Aksâ'nın..
Okudum, okuttum, elimden ne geldiyse yaptım. Sonra bir yarışmaya katıldım ve 2. Oldum ve yarışmayı kazanan ilk iki kişinin Kudüs'e gönderilmesi ödülünden nasiplendim:
Eğer maddiyatla olsaydı gitmeme imkan olmazdı, değil mi?
Ve ikinci gidişim de bir hayli nasip kokuluydu..
Gidecek birine defalarca kez vize çıkmadığı için o da kendisini birilerini Kudüs'e göndermeye adamış. Yollarımız bir şekilde kesişti. Ben de ikinci defa, cebimde tek kuruş olmadan gitmiş oldum:)"
Hiç böyle düşünmemiştim...
Gerçekten de nasip denilen güzelliği ne de çok atlıyor, unutuyorduk..
Yine bir kedi ve nasihat dolu bir muhabbet:))
Yolda yürürken iki minnak dostun mırıltılarını duydum.
"Hayır gitmemiz lazım!" "Yanılıyorsun! Para göndermemiz lazım!" şeklinde seslerini duyunca yanaştım hemen yanlarına.
"-kulak misafiri oldum, Sanırım zıt düştüğünüz bir durum var ,benimle paylaşmak ister misiniz?" diye sordum .
"-Ben Kudüs'e gidelim diyorum, portakal ise bana katılmıyor." derken portakal atıldı söze:
"-Ama tur fiyatları çok yüksek, onun yerine birden fazla kişiye yardım edebiliriz, bu daha doğru olur." dedi.
Öncelikle ikisini tebrik ettim, sonuçta her kedi bu davaya sahip değil :)
"Ne güzel kalbiniz var,oturup böyle güzel bir dertle dertleniyorsunuz. Ikiniz de çok güzel konuştunuz ama şimdi size, şaşıracağınız birşey söyleyeceğim, özellikle de portakal, sen çok şaşıracaksın." deyince pür dikkat beni dinlediler :
"Gazzeli birine sormuşlar: Bizim çok zıtlaştığımız bir konu var, Bizzat kendimiz mi Kudüs'e gitsek yoksa gideceğimiz o maliyetle sizlere ekmek, yemek mi göndersek.. Bize bir yol göstersen ne güzel olur..."
"-Tabiki ekmek diyecek, haklı olarak!" diyerek atıldı söze portakal hanım:)
"-Biz zaten Kudüs için, Mescid-i Aksâ için canımızı, kanımızı, malımızı feda ediyoruz, orayı yanlız bırakmayın!" diyince tabiki en çok portakal hanım şaşırdı.
Şimdi gitmek için sefer tarihi araştırıyorlar: )
Ben de o şaşkın hallerini çektim hemen, maksat anı kalsın :)
Teravih için camiye geldiğimde kapıda böylece duruyordu: Biraz gergin, tripli ve düşünceli.
Neden böyle erken gelmişti ki, bir sebebi olmalıydı.
"cemaatin en dakiği sen olmalısın:)" diyerek sohbeti başlatmıştım.
"İftarı da yaptık, miden dolmuştur, ne bu asabiyet kömür hanım?" dedim.
"iftar yapmadım ki, iftar sofrası çok kalabalıktı, ben de buraya geldim, midem rahatsızlanacağına ruhum rahatlasın." dedi.
Acaba sevmediği bir yemek verilmiş de asi çocukluğumu tuttu ya da misafirleri var da sofrada yer mi kalmadı diye masum masum düşünürken, asıl sebebini öğrendiğim cümlesine giriş yaptı:
"Biz Allah’ın rızası için haram bir yana, helalden bile uzak durmuyor muyuz? Su mesela. Su helal ama Allah rızası için içmiyoruz. Allah, bize zalime meyletmeyin diyor, yani zalimin ürettiğini mazluma ateş olarak ulaştırmada aracı olmayın diyor. Ama bizim iftar sofrasında Coca Cola yer alıyor. Annem yemek yapmaya üşendiği için Burger King sipariş vermişti... Midemi ateşle doldurmak istemedim." Dedi.
Haklı değil miydi?
“Tepki göstererek sofradan kalktığın ve camiye geldiğin her patine cihad sevabı var inşallah” dedim.
Böyle bir vatan gülüşü attı:)