Bu konu kitaplar yazılmayı, belgeseller ve filmler çekilmeyi hak eden bir konudur. Bu analiz yazımız özetin, özetinin özetidir. Hucurat Hareketi olarak analiz yazılarımızı 2 sayfayı aşmadan kısa tutma gibi bir alışkanlığımız bulunuyor. Böylece okunma oranı arttırmayla birlikte dikkat çekebilmeyi arzuluyoruz.

Murabıtalar olarak genel bir tanımla isimlendirebiliriz işgale karşı direniş gösteren Filistinli hanımları. Murabıtalar, boş kalmaması için günün her saati Mescid-i Aksa’da bulunuyorlar. Kur’an okurlar, namaz kılarlar, dua ederler, acıktıklarında evlerinden getirdikleri yemeklerini Aksa’nın avlusunda yerler. Aksa’nın mescitlerinde veya avlusunda Kur’an halkaları, Hadis halkaları kurarak ilim çalışmaları yaparlar. Çocuklara yönelik eğitimi de ihmal etmiyorlar. Aynı işleri yapan onların babaları, kocaları, kardeşleri de Murabıt olarak isimlendirilmektedir. Çoğu zaman fiziki saldırılara ve yasaklamalara maruz kalsalar da yılmamakta, inançla Aksa’yı korumaya gayret göstermektedirler.

Filistin’i, Aksa’yı korumak, işgale karşı direniş göstermek sadece Aksa’nın içerisinde sınırlı değil. Hatta sadece Filistin’de de sınırlı değil. Türkiye başta olmak üzere Dünyanın farklı coğrafyalarında da Murabıtlar ve Murabıtalar mevcut. Konuyu araştırma yazımızın ilerleyen bölümlerinde örneklendireceğiz.

 

 

Murabıtaların, özellikle Mescid-i Aksa’da kaldıkları süre içerisinde çoğu kez “Maklube” isimli yemek yediklerini ve maklubenin bir direniş yemeği olduğunu biliyor musunuz? Her ne kadar maklube isimli yemek ile ilgili ülkemizdeki alçak Fetö yapılanmasıyla ilişkilendirilerek zihinlerde olumsuz bir imaj bırakılsa da maklube Filistinli hanımların direniş yemeğidir.

“Kadınlarımızda da direniş geleneği var”

Kudüs eski Müftüsü Şeyh İkrime Sabri ve Tefsir uzmanı olan hanımı Burak Derneği’nin davetlisi olarak İstanbul’a gelmiş ve düzenlenen programda konuşmalar yapmış, merak edilip sorulan sorulara yanıtlar vermişlerdi.

Hucurat Hareketi olarak katıldığımız programda her iki değerli konuğu büyük bir dikkatle dinlemiş, notlar almıştık. Her ikisi de yaşlı insanlardı fakat inançları gencecikti.

Programın soru cevap bölümüne gelindiğinde Filistin’deki kadınların direnişle ilgili hassasiyetlerini, genel durumlarını sorduk. Şeyh İkrime Sabri’nin hanımı (ismini not almayı ihmal ettiğimiz için özür diliyoruz.) olan annemiz şu sözlerle yanıt verdi:

Filistinli kadınlar, ilk Müslüman kişinin Hz. Hatice (ra) ve ilk şehidin de yine bir kadın olarak Hz. Sümeyye (ra) olduğunu bilirler.

2017’de İsrail, Mescid-i Aksa’yı kuşatarak giriş çıkışlara ambargo koymuştu. İlk kez Cuma namazı kılınmamıştı. Daha sonra X-Ray cihazları konulmuş ve bu cihazlardan geçmek şartıyla Müslümanların el-Aksa’ya girebilmelerine müsaade edilmişti. Filistinli Müslümanlar bu uygulamanın düzmece bir güvenlik önlemi olduğunun farkındaydı ve bu yüzden X-Ray cihazları kaldırılana kadar el-Aksa’nın dışında gece gündüz nöbet tutarak direniş başlattılar.

 

 

Bu durumu anlatan Kudüs müftüsünün Hanımı, “2 hafta direndik. Cadde ve sokaklarda namazlarımızı kıldık. Biz hanımlar, erkekleri yalnız bırakmadık. Direniş nöbeti tutanlara yemekler hazırlayıp ikramlarda bulunduk. Aynı zamanda cadde ve sokaklarda direndiğimiz ve namazları oralarda kıldığımız için sürekli temizlik yaptık. Hanımların direnişe desteği en yüksek seviyedeydi.

Sözlerini ise şu bilgiyle tamamladı: “Filistinli kadınlar, ilk Müslüman kişinin Hz. Hatice (ra) ve ilk şehidin de yine bir kadın olarak Hz. Sümeyye (ra) olduğunu bilirler.

“Direniş bizde gelenektir”

Kudüs Araştırmaları isimli platform tarafından Filistin’den İstanbul’a davet edilen Zekeriya Lütfi Necip, Hamas’lı murabıtlardan biridir. Yaşamı, işgale karşı mücadele içerisinde olarak 30 yılını cezaevinde geçirdi. Programa katıldık ve kendisini büyük bir dikkatle dinleyerek notlarımızı tutmuştuk.

80’li yıllarda kaçırdıkları 3 işgalci İsrail askerini ellerinde rehin tutuyorlardı. İşgalci askerler olmasına rağmen İslam’ın esir hukukunu uyguluyor ve kendilerine kötü davranmıyorlardı. Amaçları ise işgal devletinin zindanlarında tutulan Müslümanların serbest bırakılmasını sağlamaktı. Fakat adresleri tespit edilmiş ve baskın yemişlerdi. İsrail, mücahitlerin elindeki 3 askerini kurtarmaya değil, ölümleri pahasına baskın yapmaya gelmişlerdi. Çıkan çatışmada 3 Hamas mücahidi şehid olunca, 3 rehin asker öldürüldü.

3 Hamas’lı mücahid ise sağ yakalanıp müebbet hapse mahkûm edildiler. Aradan geçen yaklaşık 30 yıl sonra başka bir rehine operasyonunda esir takasıyla serbest bırakıldılar. 30 yıl boyunca ailesinin hiçbir ferdi kendilerine gösterilmedi.

İşte onlardan biri olan Zekeriya Lütfi Necip’in yaşı 60 civarındaydı. Esir düştüğünde yaşı ufak olan çocukları büyümüş, evlenmiş ve onların da çocukları olmuştu. Hapisten 30 yıl sonra kurtulan mücahidimizin onlarca yıllık cezaevi yaşamının ardından sahip olduğu iradeyi görmek şaşırtıcı, daha doğrusu imrendiriciydi. “Bakmayın bu yaşıma geldiğime. Gözlerim halen İsrail askerlerinde” diyordu.

Unutamadığımız ve konu başlığıyla asıl alakası olan cümlesi ise şu olmuştu; “Direniş bizde gelenektir. Kadınlarımızda, yaşlılarımızda ve çocuklarımızda da bu direniş geleneği var.”

Murabıtalar her yerde

Murabıtaları, sadece Filistin topraklarındaki hanımlar olarak düşünmek hatalı olur. Ülkemizde ve dünyanın farklı bölgelerinde de murabıtalar var. Onlarla ilgili ayrı bir araştırma yazısı daha doğru olacaktır.

HUCURAT HAREKETİ

Yorum Yapın

Yapılan Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış