#KudüsSeferberliği projemiz kapsamında ülkemizin dört bir yanından başvuran gönüllü kardeşlerimize bireysel görevler veriyoruz. Bu görevler Kudüs dertlisi kardeşlerimizin kişisel yeteneklerine, ilgi alanlarına veya mesleklerine göre belirleniyor. Kimisi boyama yapıyor, kimisi şiir yazıyor, kimisi araştırma, kimisi çevirmenlik, kimisi sosyal medya içerik üretimi, kimisi grafik, kimisi sunum/anlatım vs. vs. şeklinde liste uzayıp gidiyor. Böylece "Ben ne yapabilirim ki?" algısını ve vesvesesini çürütmüş oluyoruz.

İşte bu sayfadaki çalışmalar da o çalışmalardan birisi. #KudüsSeferberliği projemize Şanlıurfa ilimizden başvuran Seher Beyazkuş, kalemiyle Filistin'e dair görev aldı. Seher kardeşimiz serbest sözler yazıyor. Böylece sözlü edebiyat alanında üretim çalışması gerçekleşmiş oluyor. Bu serbest yazı ve kısa sözler çalışması hem sosyal medya içerikleri olarak hem de belki ileriki aşamalarda bir kitap çalışması olarak ta değerlendirilebilir.

 

Ben direndikçe tomurcuklanıyor yüreğimdeki vuslat ağacının çiçekleri ve sonra bir bir çiçekleniyor köhne kalmış dalları yüreğimin...

 

İmtihanların sağanak sağanak yağdığı bu dünyaya ne de çok anlam yüklüyoruz...

Hiç ölmeyecek gibi planlar yapıyor, hesap vermeyecekmişiz gibi umarsızca dalıyoruz dünyaya...

Kalp kırıyoruz mesela.. Onarmaya yeltenmeden. Veyahut hayaller kuruyoruz yüreği yeşerten. Lakin hayale ulaşacak yollara dikenler serperek kaçıyoruz o yollardan.. Ayaklarımız kanamıyor o zorlu yollarda. Kurduğumuz hayallere layık olamıyoruz zannımca.

Kudüs mesela.. Kudüse gitmek hayali yüreğimde çiçek yeşerten bir hayal .. Gitmek istiyorum, kavuşmak, hissetmek.. Ama gitmeye layık olmak için ne yapıyorum diye yokluyorum yüreğimi. Döküyorum avuçlarıma Kudüs kokulu hayallerimi ..

Daha çok yolum var diyorum sonra .. Uzun,meşakkatli bir yol. Sabrın en güzel misali...

İkilemde olan yüreğimde bir dirhem fazla geliyor umutlu olmak..

Tüm şehrin ayaklarım altında olduğu hissiyatı ile aynı mutluluğu yaşıyor yüreğim .

Ve umutlu olmak ne güzeldi..

"Allah sabredenlerle beraberdir" ayeti ne de çok işliyordu yüreğime bu süreçte. Evet ,Allah(cc) benimle beraber . O kadar hissediyorum ki .. Bu çok güzel..

Teşekkür ederim Allah'ım.. Tüm kapılar kapandı dediğim anda her daim bir kapı açtığın için ❤‍🩹

03.10.2024

 

Ruhum bulunduğum mekandan çok uzaklarda bir yerde..

Sevdasına mahsur kalmış bir yürekte, esaret altında olmaktansa vuslatına ulaşmayı isteyen bir edayla terk etmiş, bulunduğu beden cesedini..

Geziniyor şimdi avlusunda Aksâ'nın.. Kuşlarını besliyor .. Sonra durup öylece oturuyor Kubbetüs sahranın karşısında. Konuşmuyor lakin aksâ dinliyor onu.

Bilhassa ,Aksâ da konuşmuyor ama ruhum duyuyor onu.. Sessiz ama bir o kadar koyu bir muhabbete dalmış ruhum, kavuştuğu Aksâ'sıyla...

Kavuştur Allah'ım..

22.09.2024

Her imtihandan bir nasihat çıkarmak icap etmez mi sizce de ?

Depremler mesela ...

Birkaç saniyelik sarsıntıda dökülüyoruz hemencecik sokaklara,nasıl çetin bir imtihan ,nasıl korku dolu birkaç saniye , değil mi ?

Her saniyesi bir asra bedel olan saniyeler ..

1 yıl 9 gündür aralıksız bir şekilde bomba ve roket saldırılarıyla bu deprem misali sarsıntıları yaşayan Gazze halkını anlamak çok zor, değil mi ..

Bir de kulak tıkayarak kaderlerine terk ettiğimiz noktasını unutmamak gerek..

Onları sarsan sadece bombaların şiddeti miydi ?

Suskunluğumuzun her safhası sarsa sarsa yıkmıyor muydu müslümanların birlik olma hayalini deprem misali..

16.10.2024

 

Gerçekleşmesini arzuladığımız düşlerimiz var, yolları Aksâya çıkan..

 

Ne iştiraklar vardı suçlara kapı aralayan.. Sessizlik gibi tarafsızlık gibi ...

 

Sonra bir daha bomba yağıyor mazlumların üzerine ... Ve ben sınavdan yine kalıyorum...

 

Ne iştiraklar vardı suçlara kapı aralayan..

Sessizlik gibi tarafsızlık gibi...

 

Hasret duygum kabardıkça kabarıyor, yüreğime sığamaz hale geliyor..

Öyle bir hasret ki...

Henüz gidip göremediği yerlere hasret duyar mı insan ...

Gitme hayalleri kurarken gözleri yaşarır mı..

Dünya imtihanları yorarken yüreği, koşup gitmek istediği, maneviyat kokusu sinmiş o mübarek belde, bir nasip ötede iken davet edilmeyi beklemek, umuda sığınmanın hangi rengiydi...

Ey nazlı Kudüs'üm.. Ey Peygamber kokulu sokaklarında her gece ruhumu gezintiye çıkardığım, zeytin kokusuna düşler sığdırdığım güzel belde ! Vallahi , sabırla ve dua ile sana davet edileceğim günü bekliyorum..

15.10.2024

 

Bir burukluk var içimde, hiçbir cümle kalıbına dökemediğim... Aklımdan bir film şeridi misali geçiyor adeta hüznün sahneleri .. Ne geçiyor diye kendime sorsam cevaplayamam, yazıya dökmek istesem bir kelime yazamam . Ama aynı zamanda sayfalarca buruğum..

Filmin başrolünde Gazze ve Suskun Ümmet olduğundan hiç şüphem yok ama ..

15.10.2024

İçimde kuytu köşelerin birinde bayramı bekleyen masum bir çocuk var ..

Ne yapsam bayram sevincini hissetmedi o çocuksu yanım. Ta ki hayatıma Kudüs sefer bilinci girene dek..

Red yese de vizelerim,bir bir kapansa da kapılar ben,bayramlık kıyafetlerini baş ucunda bekleten sabırsızlığın en masum hali , çocukluk misali bekliyorum davet edileceğim günü..

Herkesin bayramı kendine özel, kendi içindeki çocuğa..

Sana söz bayramını bekleyen yanım, senin bayram coşkusu yaşaman için elimden geleni yapacağım..Kandilinde yağ olacağım, zeytinliklerinde gölge.. Gidemezsem de çabalarım seni ulaştıracak o güzel beldeye..

Bedenimi sürükleyip getiremezsem de, sen selamımı ilet o güzele ..

Çünkü ruhum çoktan yola çıkmış bile..

15.10.2024

 

 

Kurarken göz yaşartacak hayallerin varlığına inanmazdım. Seni sevene dek ey Aksâ!

 

Kandilinde yanmak için bir zeytinim, henüz yağ olmaya ermedi yüreğim

 

Bilmezler ki benim baharım Kudüs'e giden yollarda saklı.

 

Tarifsiz sürur ister bu yürek,

Haddinden büyük bir sevdaya kalkışarak..

 

Filistinli çocukların sapan uçlarındaki taşlar misali sertleşmişti yüreğim zalime karşı..

 

Sevda düşmek istedi mi hatra bir yolunu bulur etraflıca...

Bir fincan çayın üzerine konan nane yaprağıyla mesela..

Sevda düştü mü gönle, içtiğin çaydır hasretin çağrıştırıcısı.. Hasret kapısının anahtarı...

Ne güzel bir Sevda ne vefalı bir yoldaş..

Sevda ile yoldaş olmaktı Aksâyı sevmek ,Kudüs ile yaşamak..

Yoldaş arayanlar neden Kudüs'ü sevmeyi denemiyordu..

13.10.2024

 

Bir umuttur içimde gökyüzü kadar uçsuz bucaksız...

İçime sığmayan, dolup taşan bir umut...

Bazen güneşin önüne çekilen bulutlar misali yeis kaplıyor olsa da yüreğimi, Umudun önüne set çekemiyor en nihayetinde...

Ne güzeldi umutlu olmak. Umudu hayallerle süslemekti yüreğimde tarifsiz mutluluğu yaşatan.

Acaba kavuşur muyum aksaya düşünceleri sarmalamışken yüreğimi, çeviriyorum kafamı gökyüzüne. Masmavi ve göz kamaştırıcı. Birkaç bulut var, yakıcı güneşi perdeleyen. Sonra tefekkür bahçemin kapıları bir bir aralanıyor... Çok beklerken uzak kalmak güneşin önüne set çeken bulutlar misali yardımcı olmaktaydı kimi zaman sabırsız kişiliğime. Şimdi anlıyordum bu hikmeti... Beklerken yanmak gerekti... Yanarken de gölgeye sığınmak ara sıra...

Aksâ ... Yüreğimde kavuşmak hayalinin tohumunu atarak usulca sessizliğe büründü.

Sanırım yanmak faslına hazırladı bekle derken...

Ve ben... Şimdi hazırdım vuslata...

Bulutlar çekilebilirdi artık köşelerine...

09.10.2024

 

Kimi zaman bir zeytin yaprağıydı beni Aksâ bahçesinde gezintiye çıkaran...

Ve işte elimde onlarca zulme şahit bir zeytin dalı...

Öyle anlara şahit olmuş ki... Yaprakları kaskatı kesilivermiş dalında.

Ve şimdi elimde... Hissediyorum onlarca zulmü parmak uçlarımda...

Aksa’nın zeytin ağaçlarının birinin gölgesinde soluklanıyorum...

Ağaç biraz mesafeli bana... Haklı da zannımca...

"Ben kurumaya yüz tutmuşken, neredeydin, neden geç kaldın bu kadar!" diye soracak olursa ne demeli diye hazırlanmamıştı mahcup yüreğim.

Lal olur da konuşamazsa dilim ürkekliğiyle sustum öylece.

Ben bencillik ettim, Aksâ'yı geç öğrenerek...

O bana karşı yine çok cömertti gölgesinden vererek...

Ve şimdi... Bir ağacın altındayım öylece.

Ben susuyorum, sustuklarım çığlıklara dönüyor yüreğimdeki mahcubiyet ve geç kalmışlık savaşında.

O sessizliği bozuyor ezgi misali hışırtısıyla bir zeytin ağacı.

Ve o sırada uyanıyorum kurduğum hülyadan.

04.10.2024

 

Çok iyi sır saklar gözyaşlarımız.

İçimize attığımız her hasret damlasını biriktirip taşır gözlerimize.

Sır taneleri sabırla bekler akıp gideceği zamanı... bekler... bekler...

Ne zamanki hasret ağır gelir yüreğe o zaman taşıyamaz olur bu sır tanelerini gözler...

Birbiri ardınca dökülüverir sırasıyla...

Kudüs'e hasret bir yürekte kavuşmak için beklerken ne çok dökülür gözyaşı...

Her bir damlası hasret kokan...

Her damlası yanağı yakıp geçen gözyaşları...

Hasret, yüreği yakıp geçerken gözyaşlarına da yansır bu yakıcı ateş.

Yanağı yakıp geçen her damla Aksâ ‘ya ulaşamamış günlerin çetelesine birer çizik atarcasına yakar canı...

Ne yapmalıydı peki küçücük yürekte kökleri yeşeren bu kocaman hasretle...

04.10.2024

 

Nerede gözüme ilişse bir zeytin dalı, oralı olur tüm düşlerim...

Gözüm görmez olur dünyalık kokan diğer nesneleri...

Oturuverir gölgesinde ağacın ve zeytin kokularında Seyahate çıkar ruhum...

Her kokusu ayrı bir sokağında gezintiye çıkarır Kudüs’ün.

Her bir zeytin tanesi barındırır yaprağıyla birlikte onlarca zulmün şahitliğini.

İlk görüşte mahcup hissederim Her bir yaprağa karşın...

Usulca seyre dalarım renklerin güzelliğiyle gözlerimi kamaştıran zeytinlerin gökyüzüne uzanan noktasına.

Gökyüzünün Mavisiyle buluşan yeşil zeytinler misali Kudüs’e kavuşmuş vuslatı bekleyen yüreğimi düşler dururum öylece...

Sonra bir ses işitirim uzaklardan. Bir çocuk sesi:

"O gölgede benim de hakkım yok mu? Çok yoruldu küçük bedenim bomba seslerinden... Az ben de soluklansam, bana da yer var mıdır?"

Gözyaşlarım süzülürken yanaklarımdan, rüzgârın zeytin dallarıyla anlaşarak oluşturduğu hışırtıyla uyanırım düşlü rüyamdan...

Belki de rüya değildi gördüğüm... Düş değildi işittiklerim...

Gazze'nin hangi çiçek ruhlu evladının isyanıydı bana ulaşan...

Evet, en çok da senin hakkındı zeytin ağaçları arasında koşturmak, gölgesinde soluklanmak ...

Zaten ağaç bana dargın, ağaç bana mesafeli ...

08.10.2024

 

Elimde Kudüs'ten bir parça zeytin dalı…

Onca yıl zulme, haksızlığa, Müslümanların sessizliğine mahkûm olan bir beldeden kopup gelen bir dal zeytin...

Zahirde sadece bir odun parçası gibi...

Ama elimde tutarken hissettiklerim...

Acaba bu dalın sahip olduğu ağaç ne zulümlere şahit oldu.

Gölgesi dibinde kaç şehit düştü, kaç çocuk güldü, oynadı...

Kuru. Evet, kupkuru... Ama yaprakları içe doğru bükülmüş halde kuru...

Küsmüş gibi bir edayla kıvrılmış içine içine ve kurumuş öylece...

Tarihini okuyorum bu şehrin ... Okudukça yüreğimi hüzün gözlerimi nemlendiren gözyaşları sarıyor ruh halimi ...

Sonra hemen açıyorum çekmecemi ve teselli mahiyetinde elime alıyorum Kudüs kokan, Aksâ kokan o değerli hediyeyi ...

Sana söz ey biz sessiz Müslümanlara kırgın, içine bükülüp öylece kuruyan zeytin dalı, Kudüs'e gitmek nasip olursa, senin köklerine su vereceğim...

Sohbet edeceğim ağaçlarınla ...Özürler dileyeceğim geç kaldığım(ız) için...

|anlık hissiyat, 20.09.2024

 

 

Yorum Yapın

Yapılan Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış