Ayasofya “kutsal bilgelik” anlamına geliyor. Bizans’ın Hristiyanlığa geçişinin sembolüdür. Osmanlı’nın da fetih sembolüdür.
İlk Ayasofya 360 yılında ahşap bir yapı olarak açıldı. İlk yapılışından itibaren geçen yüzyıllar içerisinde defalarca yıkıldı veya restore edildi.
“Ey Süleyman! Seni yendim”
Yeniden inşa edilip ikinci kez 532 yılında törenle açıldı. Törende konuşma yapan İmparator Justinyen (Justinianus) o tarihe kadar en büyük yapı olarak kabul edilen (Süleyman Mabedi) Mescid-i Aksa’dan daha büyük olduğundan dolayı konuşmasında “Ey Süleyman! Seni yendim” demiştir.
Bakımsız ve genel olarak cazibesini kaybetmiş olan Ayasofya’nın mabet özelliği korunarak 1453’te Fatih Sultan Mehmed Han tarafından İstanbul fethinin sembolü olarak camiye dönüştürülmüştür. Atatürk tarafından da 1934’te Bakanlar Kurulu kararıyla müzeye çevrilmiştir. 2020’de ise Recep Tayyip Erdoğan tarafından müze statüsü iptal ettirilerek asli hüviyetine kavuşturularak yeniden camiye dönüştürülmüştür.
Ayasofya’nın günümüze kadar ulaşmasını Mimar Sinan’a borçluyuz. Sinan’ın ustalığıyla yapı güçlendirilmiş ve yıkılmaktan kurtarılıp günümüze kadar ulaşması sağlanmıştır.
İmparator Kapısındaki Kudüs İşareti
Ayasofya Camisi’ne İmparator Kapısı’nın girişinde kapı üstünde tahtta oturmuş sözde bir Hz. İsa (as) resmini görürsünüz. Kapıdan içeri girdiğinizde bu sefer kapının üst tarafında başka bir resim görülüyor. Resimde merdivenler üzerinde büyük bir haç konulduğunu fark edersiniz. Merdivenler şeklinde yapılmış olan o yükselti, Mescid-i Aksa’nın ortasında bulunan muallak kayası, diğer adıyla mukaddes kayadır. Yani Kubbetus Sahra’nın olduğu alandır. Hıristiyanlara göre bir gün Mesih gelecek ve tahtını o mukaddes kayanın üzerine koyacaktır.
Yönü hem Mekke hem Kudüs’tür
Ayasofya’nın inşası sırasında Mescid-i Aksa’dan (o zamanlar Hz. Süleyman’ın yıkık mabediydi) bazı malzemelerin İstanbul’a getirtildiği söylenir.
Kiliselerde özellikle de Ortadoks kiliselerinde kutsal yön genellikle Hz. İsa’nın (as) doğum yeri olan Kudüs doğrultusu esas alınır. Fakat Ayasofya’nın yönü biraz daha Mekke yönüne doğru kaymıştır. Bu yüzden Ayasofya’da namaz kılan biri çok küçük bir açı farkıyla hem Mekke’ye hem de Kudüs’e doğru namaz kılmaktadır. Bunu bir mühendislik hatasıyla izah etmek pek mantıklı gelmiyor. Anlatılarda Hızır (as) bazı anlatılarda da Cebrail (as)’ın müdahalesinden bahsedilmektedir. Allah en iyisini bilir.