BOYKOT
Boykot kelimesinin terim anlamı, bir işi, bir davranışı yapmama kararı alma, belli bir amacı gerçekleştirmek için baskı yapmak ereğiyle, bir kimseyle, bir yerle, bir topluluk, kuruluş ya da bir ülkeyle her türlü ilişkiyi kesme kararı.
‘Boykot’ Fransızca kökenli olup anlam bakımından geliştirilmesi gereken bir kelimedir. Hususen biz Müslümanlar için birçok anlam ifade etmektedir.
Boykot, ‘süregelen bir eylemi bırakmak veya herhangi bir amacı gerçekleştirmek için verilen ilişki kesme kararı’ kadar sığ bir anlamda kalmamalıdır veya günümüzde Filistin ve Kudüs davası için yapılan İsrail boykotu bu anlamla sınırlanmamalıdır.
Müslümanlar için boykot, herhangi bir zulüm veya haksızlık karşısında, atağa geçmek, bir eylemi duraklatmak veya tamamen terk etmek, elinden gelen her türlü imkânla mücadele etmek anlamını taşımalıdır. Asıl hedefi ise iki tarafı eşit seviyeye getirene kadar değil, haksızlık veya zulmü tamamen bitirene kadar boykotu devam ettirmek olmalıdır.
Filistin ve Kudüs’te yaşanan olaylar karşısında tüm insanlığın, insan hak ve hürriyetleri gereğince Siyonizm ve sözde var edilen İsrail’i boykot etmeleri gerekmektedir. Müslümanlarınsa en ehemmiyetli vazifelerinden birisi olmalıdır. Yalnızca kutsal mabetlerimizin ve beldelerimizin tehlike altında olması boykot için yeterli bir sebepken, bir de Müslüman kardeşlerimize yapılan türlü zulüm ve işkenceleri boykot etmek pek tabi her bir Müslümanın fert olarak boynunun borcudur.
Bir Müslümanın yaşam alanında rastladığı her türlü sıkıntının ilacı Kur’an-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde mevcuttur. Bu hususta, Şuarâ Sûresi 227. ayeti kerimede:
Ancak iman edip sâlih ameller işleyenler, Allah'ı çok zikredenler ve kendilerine zulmedildikten sonra (şiirleriyle) intikamlarını alan (mü'min şâir)ler müstesnâ! Zulmedenler ise, nasıl bir inkılab yerine (dünyadaki hâllerinin zıddına) döneceklerini yakında bilecek(ler)dir, buyurmuştur Rabb’imiz. Bir zulüm geldiğinde karşı koymamız gerektiği ayet-i kerimeyle sabittir.
Efendimiz (s.a.v.) ise, “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.” ve “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki, bu imanın en zayıf derecesidir.” buyurmuştur.
İman eden Müslümanların ilk kaynağı ve düsturu olan Kur’an ve sünnet yolu bizlere bu emirde, tavsiyede ve müjdede bulunurken Müslümanlar olarak Siyonizmin ve sözde var edilen İsrail’in boykotunda en ön safta, var gücümüzle direniyor olmalı değil miyiz?
Somut bir örnekle boykotun ne kadar işe yaradığını anlayabiliriz. Siyonizmi, zehirli meyve veren bir gargat ağacı olarak nitelendirelim. Bu ağaca su vermekte sözde var edilen İsrail’in ürünlerini almak ve destek olmak demektir.
Tamda bu noktada fikirler ikiye ayrılır: “Biz sulamasak da destek olan birçok insan var, zaten o ağaç büyüyecek benim sulamamam bir şeyi değiştirmez.” ya da “Ben sulamazsam benden etkilenip sulamayan insanlar olabilir. Sulamayan insanlar çoğalırsa zamanla ağacın kökleri zayıflar ve kurur. Hiç kimse benden etkilenmese bile ben bu zehirli meyve veren ağacın zehrine ortak olmamak için ona su vermemeliyim.”
Filistin davasında tüm insanlığın yapması gereken ikinci adımdır çünkü Siyonizm ve sözde var edilen İsrail insanlık suçu işlemekte, Müslümanların yaşamsal haklarını ellerinden almaktadır.
İşte bu yüzden uluslararası bir boykot hareketi başlatılmıştır. Boykot, Tecrit ve Yaptırımlar Hareketi (İngilizce: Boycott, Divestment and Sanctions) kısaca BDS hareketidir.
BDS Kudüs’te yaşayan Ziyaad Lunat tarafından, üniversite için İngiltere’ye gittiği esnada kurulan bir harekettir. 2005’ten bu yana uluslararası alanda İsrail için boykot hareketi düzenleyen tek kuruluştur.
BDS’nin diğer boykot hareketlerinden ayrılmasının en önemli sebebi 176 Filistinli dernek, sendika, kuruluş, örgüt vs. tarafından destekleniyor olması ve tek tek bir ürün boykotu gerçekleştirmek yerine, dünya çapında boykot temalı organizasyonlar ve çağrılar oluşturmasıdır.
Yani sadece fikrî olarak değil, aynı zamanda Filistin coğrafyasında sözü geçen irili ufaklı her türlü kurum ve kuruluş tarafından desteklenmesi BDS’yi önemli kılmaktadır.
BDS hareketi, birçok boykot çalışması yürütmüş ve başarılı olmuştur. Fakat amaçları İsrail'in Filistin ve Golan Tepeleri’ndeki işgalinin sona ermesi, İsrail'deki Arap vatandaşları için tam eşitliğin sağlanması ve Filistinli mültecilerin dönüş hakkının kabul edilmesidir.
BDS hareketi her ne kadar Filistinli dernek ve sendikaları yanına alsa da uluslararası bir platform olduğu için mevzuya sadece insan hakları tarafından bakmaktadır.
Müslümanların bu mevzuda kutsal beldesi de söz konusudur. Bundandır ki boykotta en ön safta Müslümanların yer tutması gerekmektedir. Elbette uluslararası bir platformda sesimizi duyurmak daha kolaydır lakin her ülkenin özellikle de Müslüman ülkelerin ve Türkiye’nin ayrıca bir boykot hareketi ve bu amaç üzerine kurulmuş en azından bir derneği ya da bir STK (sivil toplum kuruluşu)’sı olmalıdır.
Bu sistemde her bir Müslüman ülke, İsrail veya yabancı menşeli ürün yerine kendi üretimi olan ürünü halka sunma fırsatı bulacak ve ekonomik bakımdan kendisini güçlendirecektir.
Basit ve somut bir örnek çizersek, bir markette İsrail menşeli ve yerli üretimli iki ayrı su satılıyor. İnsanlar boykot ederek İsrail menşeli suyu almıyor zamanla market sahibi satılmadığı ve zarara uğradığı için bu markayı tercih etmiyor. Bu uzun olan yoldur. Eğer bir boykot hareketimiz olursa müşteriler yerine market sahibiyle uzlaşarak, İsrail menşeli su yerine yerli üretim su getirtmesini sağlayabilir ve boykot hareketimizi hızlandırmış oluruz.
Boykotu ses getiren bir ülkede uluslararası platformda daha başarılı olacak ve böylelikle Müslüman ülkeler uluslararası boykotun önderleri olabileceklerdir.
Her şey bir tohumdan ve çekirdekten başlar. Her birey ve her Müslüman kendi başına bir boykot hareketi olmalıdır. Daha sonra ailesine ve çevresine önderlik ederek bu hareketi duyurmalı ve büyütmelidir.
Unutmamalıyız ki;
‘Bütün uyuyanları uyandırmaya bir tek uyanık yeter’
-Malcolm X
NEDEN SİYONİZMİ VE SÖZDE VAR EDİLEN İSRAİLİ BOYKOT ETMELİYİZ?
• Kur’an-ı Kerim’de haksızlığa karşı duranlar, yeryüzünde Allah’ı anmak için yapılan mabetleri koruyanlar(Allah’ın dinine yardım edenler) Müslüman kardeşinin yardımına koşanlar müjdelendiği için.
• Hadis-i şerifte haksızlığa var gücümüzle engel olmanın, Efendimiz (s.a.v.) tarafından bizlere tavsiye edildiği için. (Bu tavsiye biz müslümanlar için emir kabul edilmelidir.)
• Müslümanların ilk kıblesi olan ve Efendimiz (s.a.v.)’in miracına şahitlik eden mübarek Mescid-i Aksa’yı, Mescid-i Aksa’nın bulunduğu ve Rabb’imizin mübarek kıldığı belde olan Kudüs’ü , nice peygamberlerin, sahabe efendilerimizin, salihlerin, şühedaların, evliyaların yaşadığı ve hala mübarek kabristanlarının üzerinde bulunduğu Kudüs’ü ve civarını ve Filistin’i ecdadımız olan Osmanlının nice eserler ve emekler ve kıymetler verdiği Kudüs’e ve Filistin’e, elimizden, dilimizden, kalbimizden geldiğince sahip çıkmak, mücadele ve
mücâhede etmek inancımızın gereği ve boynumuzun borcu olduğu için.
• Filistin’de ve daha birçok ülkede zulüm ve işkence altında olan Müslüman kardeşlerimiz ve onların selametleri için.
• Mescid-i Aksa’yı ve Kudüs’ü ele geçirmek; hatta yıkarak yerine yeni bir yapı inşa etmek isteyen ve bu yüzden mübarek beldemizde bulunan kardeşlerimizin yaşamsal ve dinsel haklarını elinden alarak yasaklar koyan, türlü işkenceler ve zulümlerle kardeşlerimizi ve bizleri mübarek beldemizden ayıran alçak Siyonizmin ve sözde var edilen İsrail’in destekçisi, yaptıkları insanlık suçlarının ortakçısı ve dinimize verdikleri zararın yardımcısı olmamak için…
Bu makale Hucurat Hareketi’nin Aksa Halkaları Projesi kapsamında deneme türü olarak yazılmıştır.
Kübra Nur AKIN