BİR BASLANGIÇ HİKÂYESİ: AKSA

Bir gece, kendisine bazı ayetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescidi Haramdan çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksa ’ya götüren Allah her türlü kusurdan münezzehtir. Diyordu ya ayeti kerimede.. Tam o noktadan dokunmak lazım hakikatin parmaklarına. O kutlu Nebi yorgun ve bitap düşmüşken, taşıdığı dava sırtında gezinirken Rabbi ‘nin arzında. Çok geçmeden uzandı rahmet eli Habibine. Üzülme! Dercesine yüklendiği davanın her bir hakikati ayet ayet gösterildi nebiye. Tam da şanına yaraşır şekilde kâinatın halifesi olarak kâinatın bütün tabakaları serildi önüne. Çık ya Muhammed! Zira en elyak olan Sen.. Yüksel ya Muhammed! Alemlere seçilmiş Sen..

Dileseydi Allah Mescidi Haramdan da yükseltebilirdi. Mescidi Haramdan Mescidi Aksaya olan intikalinde nice sırlar nice mesajlar vardı inanan yüreklere. Mescidi Aksa sadece bir mescitten ziyade, ‘çevresini mübarek kıldığımız’ vasfıyla geliyor önce. Öyleydi el-hak.. Bunca nebi bunca nebi orduları barındırdı sinesinde. İslam âlemi asırlık olan yolculuğunda bazen tökezlese de kopmadı köklerinden. Her asır başka taşıdı Aksayı yaka çiçeği gibi kalbinde. En çok acı, en çok hüzünle yan yana dursa da adı inananlar hiçbir zaman şüphe etmedi zaferinden. Analar, Eyyubiler için gözyaşlarını kattı dualarına. Nice hasretler saklandı ‘elbet bir gün’ diye tin ve zeytin yurduna.

Bazen bir düş gibi sakladık rüyalarımıza mescidi aksayı.bir çocuk büyütür gibi büyüttük sevdamızı emekle merhametle..bazen bir marş eşliğinde gür sesle doladik dilimize.. inananların sözlüğünde kutsal addedilen herşeyin yanında en güzel isimlerle yazdik cumlelerimize..

Topraklarından bereket akıtan yurda hürmeten haya ettik semasında kuşların özgürce süzülemediği her ândan.. kınalı elleriyle ninelerimiz kardeşlerimiz nerede dediğinde gözlerimizi kaçırdık birbirimizden.. bin özlem bin hasretle yolladık dualarımızı arşı âlâya..

Hiçbir zulüm baki kalamaz bu âlemde. Hele ki izzet ve şeref İslam’dayken keder değmez Müslümanın gönlüne de bizim temenni ve niyazımız o dur ki; şahit tutsun Allah bizi o şerefli güne.

Mescidi Aksa ayet ve hadislerle sabit kutsal mescidimiz mekânımız. O yüzden namahrem eli her değdiğinde bu kadar öfkelenmemiz bunca feryadımız. Zaman şahitlik etse anlatsa Aksanın seyr-i hayatını.. Eyvah! Diyecek yüreklerimiz yeryüzünde inananlar nerede? Batılın hakla olan savaşında en ince sınırda duruyor Aksa. Mescidi Haram ve Mescidi Nebi’yi sahiplenildiği gibi sahiplenmeli. Oraya gidilemese de kandillerinde yakılmak üzere zeytinyağı gönderilmeli. Bir umut bir duaya katılmalı en azından. Gelecek neslin kalplerinde tohum gibi yeşertilmeli.

Bu yüzden en evveline aslına döndürerek başlamalı belki de. Aksayı mübarek kılan neydi? Hz. Peygamberin mahzun kalbine teselli neden oradan geldi? O mübarek nebilerin ayak izleri niçin en çok onun çevresindeydi? Peki, Aksa bir daha ne zaman bizi teselli edecekti? Âlem-i İslam nasıl küstürdü ki bir daha yüzünü dönmedi?

Hz. Muhammedin miracına mesken olan o kutsal yer neden asırlardır bizi de yükseltmedi?

Bir bir düşmeli soruların ardına önce yüreklice sormalı sonra sordurmalı. Çünkü bir peygamber duası değmeli dualarımıza. Önce kaybettiğimiz ihlas ve samimiyete sarılarak sahiplenmeliyiz bu davayı. İnanlarınsa zafer inançlarımız sorgulanmalı. Ne anladık Dini Mübin’den, İslamiyet’ten, adanmışlıktan, teslimiyetten?

Ve belki de en can alıcı ayeti hatırlatmalı birbirimize

“Ey İman edenler, İman edin…” (Nisa; 4/136)

Elif ÖZLÜ

Bu makale Hucurat Hareketi’nin Aksa Halkaları projesi kapsamında yazılmıştır.

Yorum Yapın

Yapılan Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış