İsrailoğullarına Göre Kudüs ve Gerçek Kudüs

Üç büyük din için de mukaddes ve mübarek bir şehir olan Kudüs, Yahudi inancına göre ilk olarak Tanrı Yahve tarafından İbrahim peygambere verilmiştir. Daha sonra İsrailoğulları Mısır’a sürülünce Tanrı Musa peygambere kavmini alıp İbrahim peygambere vaat edilen bu topraklara götürmesini emretmiştir. Onlara göre bu vaat edilen topraklar Kudüs’ü de içine alan bugünkü Filistin topraklarıdır. Bu yazıda da Yahudi kutsal metinlerinden hareketle Yahudi söylemleri incelenmiş ve bu söylemlerin Kudüs konusundaki İsrail politikasına muhtemel etkileri ortaya konmuştur.

Kudüs şehrine ilk yerleşimler Hiksoslar döneminde (MÖ 1720-1550) Kudüs tepesi olarak bilinen bölgenin güney batısında olduğu düşünülmektedir. Kudüs şehrinin İsrailoğullarıyla ilişkilendirilmesi İsrail krallığının kurucusu kabul edilen Davut peygamberin bu şehri alıp başkent yapmasıyla başlar. Ancak Yahudiler kutsal metinlerinde Kudüs’ü İbrahim peygamber ile ilişkilendirerek buraya kutsallık ve kadimlik kazandırmak istemişlerdir. Yahudi düşüncesine göre Tanrı İbrahim peygamberle bir anlaşma yapmış İsrailoğulları Tanrı’nın seçilmiş kavmi Kudüs ve civarı da onlara vaat edilmiştir. Tekvin kitabına göre İbrahim peygamber ve eşi Sara ile oğlu İshak ve onun oğlu Yakup ile eşleri Rebeka ve Lea Kudüs bölgesine gömülmüşlerdir. Diğer bir anlatıya göre İshak’ın oğlu Yakup’tan Harran Bölgesiine gidip orada evlenmesini istemiş Yakup yolda bir yerde konaklamış ve orada gece rüyasında Tanrı’nın kendisine: ‘Atan İbrahim’in, İshak’ın Tanrısı Rab benim’ dedi, ‘Üzerinde yattığın toprakları sana ve soyuna vereceğim. Yeryüzünün tozu kadar sayısız bir soya sahip olacaksın. Doğuya, batıya, kuzeye, güneye doğru yayılacaksınız. Yeryüzündeki bütün halklar sen ve soyun aracılığıyla kutsanacak. Seninle birlikteyim. Gideceğin her yerde seni koruyacak ve bu topraklara geri getireceğim. Verdiğim sözü yerine getirinceye kadar senden ayrılmayacağım’. Yakup uyanınca, RAB burada, ama ben farkına varamadım diye düşündü. Korktu ve Ne korkunç bir yer!” dedi, bu, Tanrı’nın evinden başka bir yer olamaz. Burası göklerin kapısı

Filistin yurdunda kuraklık baş göstermiş Yusuf peygamber vasıtasıyla İsrailoğulları Mısır’a göç etmiştir. Burada 400 yıl kalan İsrailoğulları Mısır’daki esaret hayatından kurtulup özgürleşme niyetiyle Musa peygamber önderliğinde Filistin topraklarına dönmek üzere yola çıkmışlar Musa peygamberin vafat etmesinden sonra onun yerine geçen Yeşu önderliğinde İsrailoğulları Filistin’e girmiştir. Bir müddet burada kabileler halinde yaşayan İsrailoğulları Davut’un kral olarak belirlenmesiyle İsrail Krallığı kurulmuş, Kudüs de bu krallığın başkenti olmuştur. Krallığın 4.yılında Süleyman’ın mabet inşa etmesinden sonra Kudüs, Yahudiler için hem siyasi hem de dini bir merkez haline gelmiştir.

Yahudiler Kudüs’ün kutsallığını güçlendirmek adına burayı hac mekânı olarak belirlemişler ancak bir süre sonra bu mabet yılıp mabetten geriye kaldığına inanılan “ağlama duvarı” olarak bilinen duvara giderek dua etmişler ve bu uygulama günümüzde de devam etmektedir.

Kudüs, Yahudiler için ölümden dirilişin gerçekleşeceği merkez olarak tasavvur edilmektedir. Böyle bir inancın nedenlerinden biri Büyük İsrail krallığının Yahudiler için çok önemli bir konumda olan mabedin yıkılması buna bağlı olarak dünya hayatında olmazsa da en azından ölümden sonraki hayatta tekrar Kudüs şehri ile buluşma ümididir. Bu ümit de kurtarıcı Mesih’in gelip Kudüs’ü özgürleştirecek ve mabedi tekrar inşa edecek dünyanın çeşitli yerlerine dağılan İsrailoğulları tekrar Filistin yurdunda bir araya gelecek Büyük İsrail Krallığı tekrar kurulacak inancının ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır.

Kudüs’ün hem Davut döneminde kurulan ilk İsrail Krallığının merkezi olması hem de Mesih’in gelmesiyle kurulacak olan Büyük İsrail’in merkezi olacağına yönelik güçlü inançla üç dinde de kutsal olan bu mekân adeta Yahudilerin tapulu malı olmuştur. Uzun yıllardır baskıyla uygulanmaya çalışılan Kudüs’ü Yahudileştirme çabaları zulümle ve artarak devam etmektedir. Bizim Peygamberimiz Hz Muhammed’in İsra ve Miraç hadisesini yaşadığı yer olması ve Kabe kıble olana kadar Müslümanların itticahı olması açısından Kudüs biz Müslümanlar için hakkı savunulması gereken çok önemli bir merkez, Müslümanların hassas damarıdır. Kudüs damarı sadece Filistinlilerin veya Arapların değil, bütün Müslümanların anahtarı yine Müslümanlarda olan kilit bir sorundur. Müslümanlar eğer anahtarı bulup kilidi çözerlerse Kudüs’teki baskı zulüm bir nebze olsun azalabilecektir. Ancak bunun için önce Müslümanların inançlarının sağlam olması ve sonrasında birlik olarak Kudüs’ü herkes kendi nispetince savunmalıdır. Şayet Filistinliler Kudüs’ün yerlileri olarak bu davadan vazgeçerler ya da mağlup olurlarsa Müslümanlar kendilerini geri çekmemeli aksine tüm varı ve yoğuyla mücadeleye devam etmelidirler.

Kaynakça

Kitabı Mukaddes. İstanbul: Kitabı Mukaddes Şirketi, 2.Basım, 2003.

Aydın, M. (2019). İsrail’in Kudüs politikasının dini nedenleri üzerine bir analiz. Milel ve Nihal, 16, 31-52.

KEVSER ÖZDEMİR

Bu makale Hucurat Hareketi’nin Aksa Halkaları Projesi kapsamında yazılmıştır.

Yorum Yapın

Yapılan Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış