GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE KUDÜS TARİHİ

Kudüs tarihi denilince sadece bir bölgenin tarihinden bahsedemeyiz aslında Kudüs tevhidin tarihi, peygamberler tarihidir. Kudüs tarihi, ilk insan ve ilk peygamber olan Hz. Adem (a.s) ile birlikte başlar. Fakat seküler dünyanın materyalist tarih anlayışına göre Kudüs’ün sadece beş bin yıllık tarihi vardır. Milattan önce 2500 yıllarında Arap Yarımadası’ndan gelen “Kenanlılar” bu topraklara yerleşen ilk insanlar oldular ve bölgeye “Kenan Diyarı” deniliyordu. Fakat zamanla şehirde hüküm sürenler bölgeye kendi kültür miraslarına göre isim vermişlerdir. Bölgede belli bir dönem yaşayan Yebus Yahudileri bölgeye “Yeruşalim”, Hristiyanlar bölgeye “Jerusalem", Müslümanlar ise bölgeye "Beytü'l Makdis, Mescid-i Aksa ve Abbasilerden sonra Kudüs ismini vermişlerdir.

Filistin Hz. Âdem’den (a.s) Hz. Peygamber’e (s.a.v) kadar gönderilmiş olan bazı peygamberlere ev sahipliği yapmıştır. Bu peygamberlerden biri olan Hz. İbrahim (a.s.)’ın Filistin’e gelişi (M.Ö. 1900) bu topraklar için parlak bir döneme kapı araladı. Hz. İbrahim (a.s.) tevhid inancının yayılmasında önemli bir rol oynamış ve bölge halkı Hz. İbrahim’e itirazda bulunmamışlardır. Bundan dolayı Hz. İbrahim (a.s.) da bölgeyi terk etmemiş ve kendi ismini taşıyan El-Halil’de vefat etmiştir. Hz. İbrahim’in (a.s) vefatından sonra tevhid çalışması bölgede son bulmamıştır çünkü Peygamber olan oğulları onun izinden yürümeyi sürdürmüşlerdir: Hz. İsmail (a.s.) Mekke’ye, Hz. İshak (a.s.) ve Hz. Yakup (a.s.) ise Filistin’e yerleşmişlerdir. Hz. Yakup’un (a.s.) 12 erkek çocuğu “İsrailliler” adıyla anılırlardı. Hz. Yakup ise “İsrail” ismiyle bilinirdi. Hz. Yakup’un (a.s) çocukları ve onun soyundan gelenler, göç ettikleri Mısır’da Firavunlar tarafından yüzyıllar boyunca takip içindeydiler. Allah (c.c) onları Firavun’un zulmünden kurtarmak için M.Ö. 13. Yy’da Hz. Musa’yı gönderdi ve Firavun ile ordusunu helak etti. Lakin İsrailoğulları zamanla gevşeyerek gücünü kaybetmiş ve aşağılanmayı kabul etmişlerdi. Bu nedenle İsrailoğulları kutsal topraklara dönmeyi reddederek Hz. Musa’ya (a.s.): “Ey Musa, onlar orada bulundukça biz asla oraya girmeyiz! Haydi, sen Rabbinle git, ikiniz savaşın; biz işte burada oturacağız!” , dediler. Musa (a.s.) Filistin’e giremeden vefat etti ama 40 yıl sonra güçlü bir nesil geldi ve İsrailoğulları Yûşa Peygamberin öncülüğünde Ürdün Nehri’ni geçerek Kuzeydoğu Filistin’in bir kısmı üzerinde hakimiyet kurdular. Fakat bu hâkimiyet Kral Talut gelene kadar sürecektir. Onun gelişine kadar geçen 150 yıllık sürede İsrailoğulları arasında sayısız karışıklık, çatışma, dini ve ahlaki bozukluk meydana gelmiştir. En nihayet Kral Talut hâkimiyeti eline almıştır. Kral Talut’un ordusunda bulunan Hz. Davut’un (a.s.) M.Ö. 1004’te tahta çıkışı Kutsal Topraklarda tevhit inancı tebliği açısından yeni bir dönemin habercisi olmuştur. Davut (a.s.), Kutsal Topraklardaki inançsızlarla mücadele ederek teslim olmalarını sağladı. M.Ö. 995’te ise başkent Kudüs oldu. Sahil bölgeleri hariç Filistin’in büyük bir bölümünü ele geçirdi. Hz. Davut (a.s) bölgede büyük bir mabet yaptırmayı hedefliyordu fakat ömrü buna yetmedi. Hz. Davut’un hükümranlığı M.Ö. 963’e kadar sürdü. Onun peşinden oğlu Hz. Süleyman (a.s.) iktidara geçti ve Filistin yeniden canlanarak bir refah dönemine girdi. Allah (c.c.), Hz. Süleyman’ın emrine rüzgarı ve cinleri vererek onun dışında kimsenin ulaşamadığı güçlerle donattı. Hz. Davut ve Hz. Süleyman (a.s.) hükümranlığında yaşanan altın çağ zarfından Müslümanların fethine kadar Filistin ve Kudüs 80 sene inanç ve tevhit bayrağı altında idare edildi. Hz. Süleyman babasının yarıda kalan arzusunu yerine getirerek “Süleyman Mabedi (Beytü’l Makdis)” diye anılacak mabedi yaptırdı. Yahudiler M.Ö 586 yılına kadar hep bu mabedde ibadet ettiler fakat Kudüs hep altın çağında yaşamadı bazen işgallere, yıkımlara da ev sahipliği yapmıştır. M.Ö 586 Babil Kralı Buhtunnasır Kudüs’ü işgal ettiği zaman taş üstünde taş bırakmamıştır, . Mabed olan Süleyman Mabedini yerlebir ederek bölgede yaşayan Yahudileri sürgün etmiştir. 50 Yıl sonra meydana gelen Babil ve Pers savaşında Babilliler yenilince Yahudiler bölgeyi Perslerden isteyerek bölgeye tekrar yerleştiler. Bir süre sonra ibadet amacıyla Yahudiler Zerubbabel önderliğinde bölgede 2. mabedi inşa ettiler fakat yapılan 2. Mabet ilk Mabet olan Süleyman Mabedi kadar ihtişamlı değildi. M.Ö 300 yıllara gelindiğinde Kudüs’te Helenizm’in etkileri görülmeye başlandı. Kudüs’te Büyük İskender kendi hâkimiyetini kurdu ve Beytü’l Makdis’in yerine Zeus Tapınağını inşa etti. Bu sayede Kudüs yeni bir tarihe evrildi. M.Ö 63 yılında Kudüs Romalıların hâkimiyetine girene kadar. Romalılar döneminde M.Ö 20 ila M.S 4 yılları arsında Romanın Kudüs valisi Hirodes bir Yahudi olmamasına rağmen Yahudilerle iyi geçinmek ve ölümünden sonra tarihte kendisinden bahsettirebilmek için bir mabet inşa etti ve bu mabede “Herot Tapınağı” denildi. Fakat bu mabedinde yıkılması da çok üzün sürmedi çünkü M.S 70’de Roma valisi Pitus Kudüs’de . defa taş üstünde taş bırakmamış ve yapılan bu mabedi de yıkmıştır, hatta geriye kalan tek eser Süleyman Mabedinin batı duvarı olan Müslümanların Burak Duvarı olarak isimlendirdiği, Yahudilerin ise Ağlama Duvarı olarak isimlendirdiği duvardır. Kudüs’ün en karanlık tarihi ise Roma hükümdarlarından Hadriyan’ın dönemidir. Hadriyan Beytü’l Makdis’in alanını Jüpiter ve Afrozit gibi eski Yunan tanrıçalarıyla doldurmuştur. M.S 4. Asırda Bizans Hristiyanlığı resmi olarak kabul edince I. Konstantin’in annesi Azize Helena kutsal yolculuğa çıkmış ve Küdüs’e gitmiştir. Küdüs’de İsa, Mesih’in çarmıha gerildiğine inandıkları yere Büyük Kabir Kilisesini ve İsa, Mesih’in dünyaya geldiği yere Beşik Kilisesini ve buna benzer birçok kutsal mekânları imar etmiş ve bu sayede Hristiyanlığın bölgede daha çabuk şekilde yayılmasını sağlamıştır. Kudüs Tarihinde 638 yılına gelindiğinde Hz. Ömer (r.a) Kudüs’ü bu yılda fethetmiş ve Kudüs’ün anahtarlarını Kudüs patriği Sofranyus’tan devralmıştır. Böylece Kudüs’te Hz. Peygamber’in (s.a.v) mesajının yayıldığı yeni dönem başlamıştır. Hz. Ömer (r.a) zamanında Kudüs adalete, merhamete ve hoşgörüye ev sahipliği yapmıştır. 1099 Yılında Kudüs Haçlılar’ın eline geçti ve tarihte kanlı yeni bir sayfa açılmış oldu. Haçlı istilalarında bölgede yaşayan Yahudi ve Müslümanlar zülüm altında kaldılar taki 1187 yılına kadar. Bu yılda Selahaddin Eyyubi Kudüs’ü fethederek haçlı işgaline son vermiştir. Ardından Kudüs’te 1260 Yılında Memlüklüler hüküm sürecektir. 1516 yılında ise Yavuz Sultan Selim’in vesilesiyle Kudüs Osmanlı hâkimiyetine girdi. 1516 yılından 1917 yılına kadar Kudüs’ün hizmetkârlığını Osmanlı Devleti yürütmüştür. 401 yıl bölgede huzur ve barış sağlanmıştır. Bu dönem araştırmalara konu olması gereken bir dönemdir. Kadim Filistin tarihi böyle huzurlu bir dönemi belki de çok az yaşamıştır. Osmanlı Devleti, Kudüs’te Hz. Ömer’in ahitnamesine göre bir anlayış sergilemiştir. 1917 yılında Osmanlı’nın savaş kaybetmesi ile bölge İngilizlerin eline geçti. İngilizler ise manda yönetiminin ardından bölgeyi birleşmiş milletlere devretmiş ve bölgede İsrail denen zalim bir yönetim kurulmuştur, fakat bölge bir zaman sonra Ürdün’ün hâkimiyetine girecektir fakat uzun sürmeyecektir. 1967 yılında İsrail’in işgali gerçekleşti ve bu güne kadar bu işgal devam etmektedir. İsrail yönetimi bugün 860.000 nüfusa sahip olarak karşımızdadır. Bölgede Doğu Kudüs’te 260.000 Arap Müslüman ve Hristiyanlar ile beraber yaşamakta, 600.000 Yahudilik nüfus ise Batı Kudüs’te yaşamaktadır.

MUHAMMET BOSTANCİ

03/07/2023

TEKİRDAĞ

Bu Yazı Hucurat Hareketi’nin “Aksa Halkaları Projesi” kapsamında yazılmıştır.

1) el-Mâide 5/24.

Yorum Yapın

Yapılan Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış