Edebiyat dünyamızın ilgisini Kudüs’e çekebilmenin yollarını aramak, edebiyatçılarımızın gündemlerine Filistin’i, Mescid-i Aksa’yı alabilmek için bir istişare toplantısı gerçekleştirdik.
Hucurat Hareketi olarak 22 Ekim Cumartesi günü Beyoğlu İlçesi’nin Tophane semtinde gerçekleştirdiğimiz toplantımıza davetlilerimiz şu isimlerden oluşmaktaydı:
Nurettin Taşkesen, Peren Birsaygılı Mut, Suna Durmaz, Saadet Gelembe, Bülent Deniz, Mehmet Esmer, Musa Biçkioğlu, Ahmet Turgut, Mehmet Nuri Yardım, Haldun Sönmezer, Nidayi Sevim, Tarık Tufan, Orhan Buyruk, Taha Kılınç, Cuma Karakoç
İlk toplantımızın gündem maddeleri şöyle oldu:
Filistin davasında Edebiyat önemli bir saha mı?
Edebiyatçılarımız Mescid-i Aksa için vebal/sorumluluk altında mıdır?
Neler yapabiliriz?
Hucurat Hareketi adına toplantıyı açılışını yapan Eyüp Güzel şu sözlere yer verdi: “Bu toplantımızın bir başlangıç, bir besmele olmasını arzuluyoruz. Toplantımızın ve sonrasının bir sekretaryasını oluşturacağız. Toplantımızda konuşulanlar, tespitler ve öneriler yazılı hale getirilerek web ortamında paylaşılacaktır. Bu toplantımızda 3 gündem maddesi üzerinde sizlerin görüş ve önerilerinize başvuracağız. Toplantımız tek seferlik değil sürekliliği olan bir çalışma olarak devam edecektir. Bir sonraki buluşmalarımız daha zengin ve daha geniş bir şekilde yapılacaktır. Buna hep birlikte karar verelim.”
Gündem maddelerine ilişkin yapılan konuşmalar şöyle:
HALDUN SÖNMEZER
Edebiyat önemli bir sahadır. Çocukluğumuzda hep roman, şiir, hikâye gibi edebi eserlerle okumalarımıza başlamıştık. Bugün bile birçok insan bilgilenmekten ziyade hoşça vakit geçirmek adına edebi eserlere yöneliyorlar. Edebi eserler üzerinden birtakım değerler sevdiriliyor. Mesela Ahmet Turgut bey edebi eserleriyle Kudüs’e dair bu hizmetleri veren bir isim olarak öne çıkıyor. Yazmış olduğu romanlarla imza günlerinin çok canlı olduğunu görüyoruz. Edebi eserlerle insanlara ulaşabilme, gönüllerine dokunabilme imkânı buluyorsunuz. Benim branşım sosyolojidir ve felsefe derslerine de giriyorum. Buna rağmen derslerimde çocuklara edebiyat dersinin çok önemli olduğunu söylerim. İnşallah yazmaya devam ettiğim bir kitap çalışmam var. Ayrılırken Özlenen Belde ismini vereceğim kitabımda Filistin’e dair gözlemlerime, deneyimlerime yer vereceğim. Edebiyat dünyasındaki yazarlar, çizerler kadar tabi ki yayınevlerinin de veballeri ve sorumlulukları bulunuyor.
ORHAN BUYRUK
Bir çoğumuzun dedesi rahmetli olmuşsa da hepimiz dedemizi hatırlarız. Mutlaka hepimizin birçok anısı vardır dedesiyle. Peki hiç dedesinden Mescid-i Aksa’yı dinleyen var mı? Ben bu soruyu çok sordum fakat maalesef dedesinden Mescid-i Aksa’yı dinleyenin olmadığını gördüm. Hatta belki de birçoğumuzun dedesi Kudüs diye bir yerin olduğundan bile habersizdir. Ne yazık ki bu duyarsızlık, bu mesafe sadece edebiyat sahasında değil her alana yansımıştır. Ben Filistin’e gittiğimde İsrail tarafından haftalarca cezaevinde tutuldum. Oradaki cezaevinden çıkıp Türkiye’ye döndüğümde çevremde herkes bana anılarını yaz dedi. İlk başlarda ‘benim işim değil’ dediysem de sonunda yazmaya karar verdim. Yazdıktan sonra şunu gördüm ki örneğin ben evimde çay içerken farklı şehirlerde veya coğrafyalarda insanlar o kitabı okuyorlar. Mesela Kuzey Irak’ta bir askerimiz o kitabı almış ve operasyon bölgesindeyken okumaya başlamış. Bana bulunduğu bölgeden kitabımı okurken çektiği fotoğrafı yolladı ve şu notu ekledi ‘inşallah bu botlar ve silahlarla Mescid-i Aksa’ya girmek nasip olur’. Çok etkilendiğim sahnelerden birisidir. Bir kitap yazıyorsunuz ve siz bir şey yapmadığınız zamanlarda bile kitap farklı yerlerde dolaşıyor. Edebiyat alanında eski büyüklerimizin şiir ve güzel sözünden başka ortada fazla bir şey yok. Sezai Karakoç, Nuri Pakdil gibi birkaç kişiden bahsedebiliyoruz günümüzde. Yazarlarımız ve yayın dünyamız pek fazla bir şey üretmedi. Tabi son 10-15 yıl öncesine nazaran şu an epey mesafe alınmıştır. Bu sevindirici fakat dünya genelinde haksız davalarını dünyaya haklı olarak tanıtan Siyonistler karşısında değerlendirdiğimizde pek iyi seviyede değiliz maalesef. Kudüs turları yapanlar, tur rehberleri yayın ve edebiyat dünyasını Kudüs’e götürmeleri gerekiyor. Bu konuda çok eksiğimiz var. Yapılan bu toplantı bir başlangıç noktası olabilir.
BÜLENT DENİZ
Günümüzde “Ben Siyonist askere üstümü mü arattıracağım?” diyerek Kudüs’e gitmekten vazgeçen bir zihniyet var. Bu sözü bir gerekçe zannediyorlar. Oysa gitseler nasıl bir hatalı düşünüş içinde olduklarını fark edecekler. Özellikle ilahiyat camiasında bunu görmek daha üzücü.
İmam Hatipler bünyesinde Kudüs müfredatı oluşturabiliriz. Din kültürü dersinde, tarih dersinde veya edebiyat dersinde. Bir imam hatip müdürü gönüllülük esaslı olarak çağrı yapabilir. Edebiyat dünyasında Kudüs ile ilgili Nuri Pakdil’i görüyoruz, Sezai Karakoç’u görüyoruz. Allah rahmet eylesin vefat edene kadar edebi faaliyetlerini yaptıkları toplantılarına 20 kişiden fazla kişi katılmıyordu. Bu hakikatleri karşımıza koyarak konuşalım. Buna rağmen Nuri Pakdil herkesin sustuğu bir dönemde Kudüs davasıyla ilgili söz söyledi. Ömrünün son demlerinde tanınmaya başlamasının derinliği neydi? Hiç kimsenin konuşmadığı bir dönemde Kudüs davası üzerine söylediği ihlasla söylediği o sözlerdir. Allah onu zihinlerde ve gönüllerde pak ve temiz hale getirdi. Böylece ömrünü zirvede tamamladı.
Edebiyat sahası tabi ki çok önemli ama sadece yazılı edebiyat olarak düşünülmemeli. Bizler konferanslar için çok dolaştık ve hala da dolaşmaya devam ediyoruz. Evvela söz vardır. Sözlü edebiyat önce gelir. Yazılı metin bizde Hz. Resul’ün (sav) vefatından sonra hayata geçmiştir. Bu etkiyi hep canlı tutmak gerekiyor. Edebiyatın sözlü alanı halen en etkili bir alandır.
NURETTİN TAŞKESEN
Nuri Pakdil, Kudüs şiirleri yazmasaydı belki Türkiye’de Kudüs diye bir gündem olmayacaktı. Edebiyatla birlikte değerlendirilir mi bilmiyorum ama televizyon programları da Kudüs meselesi için önemlidir. Ben araştırmalarımı genelde tarihi yönden ele aldım. Bu açıdan bir bilinç oluşturmaya yoğunlaştım. Edebiyatta şiirler, romanlar gibi çeşitli birçok alan var. Ben daha çok tarihi belgeseller üzerine yoğunlaştım. İnsanların Kudüs’e ilgisi maalesef çok az.
Gençlere de yönelip onlara mesai harcamak gerekiyor. 2017’de Kudüs ile ilgili ilk kitabımı çıkardığımda liselerde seminerlere gidip gelmeye başlamıştım. Çocuklar öncelikle kitaplarımı okuyorlardı ardından onlara seminere gidiyordum. Öyle güzel öyle enteresan sorular geliyordu ki şaşırıyordum. Çünkü gerçekten zekice ve derinliği olan sorulardı.
CUMA KARAKOÇ
Ben Aksa Kitap isminde bir yayınevi işletiyorum. Kudüs ile ilgili birkaç kitap çıkardık. Çocuklar konusunda eksikliğimiz var. Çocukların dünyasındaki Kudüs ile ilgili ilk kitap çalışmasını Hucurat Hareketi ile yapmıştık. Hz. Peygamber’in (sav) yaşamında da çocukların ne kadar önemli olduğunu görmek mümkün. Sahabelerin çocuk yaşta iman ettiklerini ve daha sonraları o çocukların komutan olduklarını, idareci olduklarını gördük. İlim anne karnındayken başlıyor. Çocuklar çekirdekten yetişmelidir. Ayrıca ne yazık ki Kudüs ile ilgili konu geçtiğinde Kudüs hep siyasi bir olay olarak görülüyor. Bu algı çok yanlış ve bu algının kırılması gerekiyor.
NİDAYİ SEVİM
Uzmanlık alanım mezar taşlarıdır. Edebiyat dünyasını Kudüs meselesi açısından önemli buluyorum. En başta da sadece Müslüman olmamızdan dolayı bile hepimizi ilgilendiriyor Kudüs meselesi. Bu toplantının gerçekten çok önemli bir toplantı olduğunu düşünüyorum. Önemli bir başlangıçtır. Filistin davası yetimdir, gariptir ve çile gerektiriyor. Filistin çalışmalarında genel olarak anlamsız bir şekilde korkular çıkarılıyor ve bu korkular büyütülüyor. Bu korkuların kırılması gerekiyor.
ŞÜHEDA GÜZEL
Toplantının en küçüğü benim. Ben yaklaşık bir senedir günlük yazıyorum. Kudüs ile ilgili bir günlük. Geçtiğimiz senelerde Kudüs Çocuk Atölyesi’nde gidiyordum. Oradan öğrendiklerimi ve hissettiklerimi günlüğüme yazıyorum. Geçtiğimiz hafta ilk defa çocuklara yönelik Kudüs semineri vermiştim. Edebiyatın Kudüs ile ilgilenmesi gerekiyor. Kudüs önemli ve edebiyat ta önemlidir. Çocuklar es geçilmemeli. Çocukların zihinlerine Kudüs yerleştirilmelidir. Edebiyat derslerinde de Kudüs konusuna yer verilebilir. Ben okuduğum okuldaki edebiyat öğretmenimizle bir şey yaşamıştım. Bizden roman ve hikâye kitapları okumamızı istemişti hocamız. Ben Kudüs ile ilgili hikâye kitabı aldığımda ‘siyasi bir kitap’ diye hocam o kitabı kabul etmedi.
RÜVEYDA DENİZ:
Kudüs tabi ki çok kıymetlidir ve bu bilinçlendirmeye kesinlikle çocuklardan başlanılmalıdır. Bizler geleceğin anneleriyiz ve çocuk eğitiminde Kudüs mutlaka işlenmelidir. Edebiyatın da rolünün yüksek olduğunu düşünüyorum. Milli Eğitim müfredatında Kudüs meselesi ele alınmalıdır. Seçmeli ders olarak bile olsa müfredata eklenebilir.
FATİH GÜZEL
Çevremdeki arkadaşlar İslami kimliğe sahip insanlardır. Öyle bir çevrede yetiştim. Dobra kelimeler, meydanlarda söylenen sloganlar çoğu kez gönüllerimizde yer etti. Kudüs ile ilgili yazılmış metinlerin, makalelerin bir karşılığı elbette ardır. Ama sokaktaki insanın dikkatini çekmek gerekiyor. Edebi metinlerde genelde abartılı bir yumuşatma görülüyor. Bir şey sertse sert olarak ve net olarak anlatılmalıdır. Çok fazla layt olunmamalı. Kudüs ile ilgili şu bir gerçek ki ortada bir savaş var. Tankla, tüfekle, uçakla, sapanla yapılan bir savaş. Şehit olan çocuklara veya anneleri-babaları görüyoruz. Bunların yer aldığı yazılar, şiirler, filmler, videolar ve belki de duvarda bir yazı, bir karikatür gibi şeyler gençleri daha çok etkileyebilir, içine çekebilir.